İlk başta nCOV olarak adlandırılan daha sonra ise Covid-19, en güncel haliyle SarS-COV2 ismi verilen virüs bütün dünyayı etkisi altına almış durumda. Elbette hepimiz SarS-COV2 nedeniyle başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyada hayatını kaybeden insanlar için derin bir üzüntü duyuyoruz. Bununla birlikte içinde bulunduğumuz tabloyu doğru tahlil etmek geleceği görmekte bize fayda sağlayacaktır.
Bugüne kadar rapor edilen vakalar grafiğe dönüştürüldüğünde bütün dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin en hızlı yükselen grafiğe sahip olduğunu görüyoruz. Şüphesiz vaka tespiti konusunda yeterli imkana sahip olmayan fakir ülkeler kendi vakalarını dahi tespit edemedikleri için bu tabloda yer almıyorlar.
Türkiye’nin hızlı yükselen grafiğinin iki nedeni olabilir: Bunlardan birincisi halen aktif olan çalışma sahaları ve sosyal ortamlarda hastalığın gerçekten hızlı yayılması. Bir diğer ihtimal de ilk hastanın geç rapor edilmesi olabilir. İlk hastanın rapor edilmesinden evvel emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın hastalıktan vefat ettiğini öğrendik. Buna göre aslında hastalık Türkiye’de daha uzun süredir bulunuyor ve dolayısıyla Türkiye’nin grafiği şu an görünenden daha yatay seyrediyor. Her halükarda hastalığın erken döneminde bazı insanların iddia ettiği gibi Türk toplumunun gen yapısının koruyucu olduğu iddiası artık çürümüş görünüyor.
SarS-COV2 hastalığının normal sosyal çevrede yayılması halinde her bir kişinin dört kişiye bu hastalığı bulaştıracağı hesaplanmış. Buna R0 değeri deniyor ve SarS-COV2 için R0 değeri 4. Bu değerin oldukça yüksek olduğunu söylemek lazım.
SarS-COV2’nin yol açtığı hastalığın hangi şikayetlerle ortaya çıkabileceği hakkında halen bilgli kirliliği bulunuyor. SarS-COV2’ye bağlı şikayetler için kesin bir tablonun halen olmadığını net olarak belirtmek gerekir. Burnunuz akmaya başlamışsa kesinlikle SarS-COV2 değilsinizdir denemez. Bununla birlikte SarS-COV2’nin yol açtığı şikayetlerden en sık görülenler “ateş” ve “öksürük”. Aynı şekilde ateş ve öksürük yakınması olmayan insanların SarS-COV2 olamayacağını söylemek tamamen yanlıştır.
SarS-COV2 hastalığını hiçbir şikayet olmadan atlatan insanların da olduğunu biliyoruz. Kulak burun boğaz bölgesiyle ilgili olarak yalnızca koku ve tat kaybı yaptığı tabloların olduğunu artık herkes öğrenmiş durumda. Bununla birlikte işitme kaybı ya da yüz felci oluşturduğuna dair iddiaları da dile getiren meslektaşlarımız var.
Sosyal medyada yer alan bazı hesapların yakın zamanda geçirdikleri bir hastalığı SarS-COV2 olarak niteleyip diğer insanlara öğütlerde bulunduklarını görüyoruz. Bu konuda şüpheci olmamız gerekir. Ben şahsen büyük ihtimalle başka hastalıklar geçirdiklerini düşünüyorum.
Şu anda deneme ve kullanılma aşamasında birçok ilaç var ve bunlara ülkemizin Çin’den getirdiği ilaç da dahil. Bu ilaçlar aşama aşama hastalığın ciddiyetine göre kullanılıyor. Örneğin Çin’den ihraç edilen ilaç diğer ilaçlardan artık fayda görmediği düşünülen yoğun bakım hastalarında kullanılmak amacıyla ayrılmış durumda.
Şu anda koruma amaçlı kullanılması için hiçbir ilaç önerilmiyor.
Donald Trump’ın da bahsettiği bir ilacın koruyucu etkisi olduğu iddia edildi ancak bir süre sonra bu iddialar ortadan kayboldu. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi ilacın yoğun olarak talep edilmesini önlemek bir diğeri ise ilacın aslında böyle bir etkisinin olmaması. Hangisinin tam olarak doğru olduğunu birçok hekim de bilmiyor.
C vitamini ve Çinko kullanan insanların üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma risklerinin daha düşük olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu yüzden kullanmanızda fayda var. Ancak destek olabilecek bu maddelerden mucize beklememek gerekir.
Aşı çalışmalarının en erken 6 ay, halka ulaşmasının ise en erken 1 yıl süreceğini mantıklı bir hesaplamayla söylemek mümkün. Bu hızla ilerleyen bir salgında 1 yıllık süre demek bütün dünyanın bugün gördüğümüzden farklı olacağı anlamına gelir. Umarım Türkiye dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri ve Amerika’da da tablonun gidişatı Çin’e benzer şekilde olur ve 3 ay sonunda salgının önü kesilir.